Dış ticaret zemininin oluşturulması, diğer para birimleri ile karşılaştırılabilirliğin sağlanması, ülke para biriminin değerinin kontrol altına alınabilmesi amacıyla 20.02.1930 tarihli Türk Parasını Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Değişen koşullar, globalleşen dünya ve yeni ticari oluşumlar sebebiyle günümüze kadar bu kanun kapsamında güncellemeler Tebliğ ve genelgelerle ticari hayatımıza girmektedir.
İhracat Bedellerinin yurda getirilmesi ve Türk parasına çevrilip yurt içinde kullanılması 2018 yılına kadar dönemsel olarak kontrole tabi tutulmamıştır. Kontrolden şu anlaşılmalı;
İhracat bedeli yurda getiriliyor mu?
Getiriliyorsa gelen bedel Türk Lirasına çevriliyor mu?
11.08.1989 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 32 Sayılı Türk Parasını Koruma Hakkında Karar ile 3000 USD sınırlama koyarak Yurt içine bu sınırda bedelin giriş çıkışı serbest bırakılmıştır. İhracat işlemlerinde bedellerin 180 günlük maksimum sürede ülkeye getirilmesi 90 günlük sürede % 70 i nin Türkiye’deki hesaplara geçirilmesi mecburi kılınmıştır.
Karara aykırı davranışlara ilişkin müeyyide rayiç bedelin % 50 si oranında olarak belirlenmiştir.
2010-2018 yılları arasında bankalar aracılığı ile dövizin Türk lirasına çevrilme zorunluluğu kaldırılmıştır.
2018 yılında yaşan dövize yönelim ve kur dalgalanmalarının önüne geçebilmek için ve 04.09.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018-32/48 sayılı tebliğ ile ticari hayatımıza tekrar İhracat bedellerinin Ülkeye getirilmesi ve Türk Lirasına çevrilmesi zorunlulukları getirilmiştir.
Tebliğ 3. Maddesinde “Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. Söz konusu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması zorunludur.” Olarak belirtilmiştir.
31.12.2019 tarihli resmi gazetede yayımlanan 2019-32/56 sayılı tebliğ ile
Tebliğ 3.maddede yazılı olan “Söz konusu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması zorunludur” kaldırılmıştır. Son hali ile sadece yurda getirilmesi mecburi kılınmıştır.
Aynı tebliğ ile 04.09.2018 tarihli tebliğ 6.maddesinde kelime değişikliği yapılarak getirilme konusu üzerinde durulmuştur.
Madde 6 1 fırkarsı şu şekildedir. “İhraç edilen malların bedelinin süresinde yurda (Değişik ibare:RG-31/12/2019-30995 5. Mükerrer) getirilmesinden ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçılar sorumludur.” 3.fıkrası İhracata aracılık eden bankalar ihracat bedellerinin yurda getirilmesini (Mülga ibare:RG-31/12/2019-30995 5. Mükerrer) (…) izlemekle yükümlüdür.
İhracatçı Sorumluluğunun tamamlanması
Tebliğ 10. Maddesini oluşturan Terkin konusu işlem sorumluluğunun sonlandırılmasını içermektedir.
Yine 31.12.2019 tarihinde 2018 tarihli tebliğ üzerinde yapılan değişiklikle Terkin maddesi 30.000 usd alt sınır koyularak şu şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 10 – (1) (Değişik:RG-31/12/2019-30995 5. Mükerrer) Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla;
- a) 30.000 ABD dolarına kadar noksanlığı olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline ve toplam beyanname tutarına olan oranına bakılmaksızın,
- b) 30.000 ABD dolarından yüksek olmakla birlikte 100.000 ABD doları veya eşitini aşmayan, beyanname veya formda yer alan bedelin %10’una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın,
- c) 200.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, 9 uncu maddede belirtilen mücbir sebep ve haklı durum halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin % 10’una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, terkin edilmek suretiyle kapatılır.
(2) Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla, 200.000 ABD doları veya eşitini aşan noksanlığı olan açık hesaplara ilişkin terkin talepleri bu Tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen mücbir sebepler ile haklı durumlar göz önünde bulundurulmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.
(3) (Ek:RG-31/12/2019-30995 5. Mükerrer) Birinci fıkra kapsamında bankalarca yapılabilecek terkin işlemleri 8 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen 90 günlük ihtarname süresi içerisinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince gerçekleştirilir.
Diğer maddeler uygulamalar, usullere ilişkin değişikliklere uğramış olmasına rağmen yazımızın anafikrini an 3. Ve 10. Madde değişiklikleri oluşturmaktadır.
Konuya ilişkin İnternet sitelerindeki bazı makale ve incelemelerde, Mükelleflerle görüşmelerimizde uygulamada 30.000 usd altındaki ihracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğunun kalktığı ve bu sebeple 30.000 Usd altındaki ihracat tahsilatlarının yurtdışındaki hesaplarla veya elden tahsil edildiğini görmekteyiz. Özellikle bankacılık sisteminin gelişmediği ülkelerle yapılan ihracatlarda bu yanlış yorumun çok kullanıldığı ihracatçıların tebliğe hassasiyet göstermedikleri tespit edilmiştir.
Yukarıda açıklanan maddelerde görüleceği üzere Her koşulda ihracat bedeli bankalar aracılığı ile yurda getirilmelidir (karşılıklı ihracat ithalat yapılan durumlar tebliğin diğer maddelerinde açıklanmaktadır). Görüşümüz getirilen bedelin maliyeti olmayan bir işlem olması münasebetiyle Döviz Alım belgesine bağlanması ve sorumluluğun sonlandırılması yönündedir.
İstisnai durumlar
16.01.2020 tarihli İhracat Genelgesi 4/4 maddesinde süre “İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin yurda getirilme süresi vade bitiminden itibaren 90 günü geçemez. Öngörülen vadenin tespiti için ihracatçının yazılı beyanıyla birlikte vade içeren sözleşmenin ya da vadeyi tevsik niteliğini haiz proforma fatura veya poliçenin aracı bankaya ibrazı zorunludur” olarak net olarak tespit edilmiştir.
Genelge 4/6 maddesinde İran, Suriye ve Lübnan’a yapılan ihracat işlemleri ile ilgili olarak Tebliğ hükümleri uygulanmaz denilerek bu ülkelere yapılan ihracat bedellerinin istisna kapsamına alınmıştır.
. Genelge 8/4 maddesinde bir diğer istisnai duruma ilişkin yöntem belirtilmiştir.
“Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanına yönelik mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla ihracat bedellerinin bankacılık sistemiyle doğrudan ülkemize transferinin mümkün olmadığı Afganistan, Irak ve Libya’ya yapılan ihracat işlemlerinde ihracat bedelinin bankalarca kabulünün; a) İthalatçının Türkiye’deki bankalarda bulunan hesaplarından transferi yoluyla veya b) İhracat bedelinin ihracat işlemiyle ilişkisi kurulmak şartıyla üçüncü bir ülkeden bankalar aracılığıyla transferi yoluyla veya c) İhracatçının yazılı beyanının yanı sıra işlemin niteliğine göre satış sözleşmesi ya da kesin satış faturası (veya proforma fatura) ile GB’nin bir örneği/GB bilgileri ibraz edilmek kaydıyla NBF aranmaksızın efektif olarak d) Peşin döviz olarak getirilen bedellerde, ihracatçının yazılı beyanının yanı sıra işlemin niteliğine göre satış sözleşmesi ya da kesin satış faturası (veya proforma fatura) ibraz edilmek kaydıyla NBF aranmaksızın efektif olarak yapılması mümkündür
Sayılan 6 ülke İran Suriye ve Lübnan Tam istisna kapsamında Afganistan, Irak ve Libya usul çeşitlilikleri bakımından diğer ülkerle ayrışmaktadır. Ancak Ticari hayatta bilindiği üzere Gana, Somali, Sudan, Gine, Etiyopya, Uganda vb birçok ülke ile yapılan ihracatlar elden tahsil edilmektedir. Bu ülkelere ait bir düzenleme yapılmaması tebliğ çerçevesinde bu ülkelere yapılan ihracat bedellerinin tahsilatının bankalar aracılığı ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Mücbir sebep halinin kalkmasının ardından vergi daireleri ve bankalar arasındaki bilgilendirmelere istinaden firmalara İdareden uyarı yazıları gelmeye başladığı görülmekte. Gelen yazılarda konunun savcılığa bildirileceği yazmaktadır. Yazımızın başında açıkladığımız gibi 1567 sayılı Türk Parasını Koruma Kanunu vergi dairesinin yazısının müeyyide kısmının dayanağını oluşturmaktadır.
Müeyyide
Tebliğlerde ve genelgede cezaya ilişkin bir açıklama yapılmamış sadece 1567 sayılı kanuna atıfta bulunulmuştur. Kanun metninde cezanın rayiç bedelin yarısı olarak belirlenmesi ihracatların büyüklüğü düşünüldüğünde korkutucu rakamlara ulaşacaktır.
Ancak T.C. Hazine ve Maliye bakanlığımızın yayınladığı metinde Cezaya ilişkin açıklama şu şekilde yazılmaktadır.
“Anılan Tebliğ’in 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında tayin edilen süreler içinde ihracat bedellerini yurda getirmeyenler; 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, yurda getirmekle yükümlü olunan ihracat bedellerinin rayiç bedelinin % 5’i kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar söz konusu bedelleri yurda getirenlere, anılan Kanun’un birinci fıkra hükmüne göre 3000 TL’den 25000 TL’ye kadar idarî para cezası (yeniden değerleme oranları dikkate alındığında yaklaşık 8.521,50-71.012,06 TL) idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın %2,5’inden fazla olamaz. Diğer taraftan, ithalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir. Öte yandan, söz konusu ihracat bedellerinin yurda getirilmesi ancak %80’nin bir bankaya satılmaması, bedelin getirilmesi sonrasında yapılan işlemlerde usule ilişkin hataların yapılması veya anılan Genelge’nin herhangi bir hükmüne aykırılık olması durumunda; 1567 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında 3.000-25.000 TL tutarında (yeniden değerleme oranları dikkate alındığında yaklaşık 8.521,50-71.012,06 TL) idari para cezası uygulanacaktır. (2021 yılı yeniden değerleme 9,11 uygulanmıştır)
Tekerrür durumunda ise bu cezalar iki katı olarak uygulanmaktadır.
Sonuç ve Öneri : Vergi daireleri ve Başsavcılıklarla yapış olduğumuz görüşmeler neticesinde uygulamada henüz neticenelen bir örnek olmadığı ancak neticesinin kanundan bağımsız olamayacağının tabi olduğu Savcılık nezdinde kusur, kötüniyet kavramlarının araştırılacağı ve dikkate alınacağı belirtilmiştir.
Değişiklik, yeni düzenlemeler veya soruşturma aşamasına gelene kadar her türlü ihracat bedelinin mümkünse yurda getirilmesi, mümkün olmadığı durumlarda elden alınırsa bankalara açıklama ile yatırılması, gerçekten tahsiline imkan olunmayan durumların hukuki belgelerle kanıtlanması faydalı olacaktır.