Arabuluculuk Kanunu olarak kısaltılan 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 07.06.2012 tarihinden kabul edilmiş ve 22.06.2012 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun kapsamında verilen yetkiler ve arabuluculuk işleminin etkinliği zaman yönetimi açısından büyük avantajlar getirmiştir.
Arabuluculuk müessesesi ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesine uygulanır. Ticari davalarda uzlaşma sonrası vazgeçilen veya elde edilen tutarlar, İşçi işveren arasındaki uyuşmazlıklarda anlaşılan bedeller, Ticari sözleşmelerin arabulucu ile mutabakata bağlanması gibi kanun kapsamında yapılan işlemlerin Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Damga Vergisi, Sosyal Güvenlik ve İş Kanunları hükümlerine uygun olarak işleme alınması tarafların ileriki dönemlerde idare ile yaşanabilecek sorunların önüne geçirecektir.
Arabuluculuk, Zorunlu ve İhtiyari olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Zorunlu arabuluculuk kapsamında olan uyuşmazlık çözümünde arabulucuya gidilmeden açılan dava dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir.
İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatı açısından değerlendirme
İş Hukukunda Arabuluculuk 12.10.2017 tarihinde kabul edilen 6325 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi hukuki statüsüne ulaşmıştır.
Bu kanununa istinaden işveren-isçi ilişkisinden kaynaklanan, bireysel veya toplu is sözleşmesine dayanan, işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebine ilişkin bir uyuşmazlığın arabuluculuk süreci sonucunda anlaşma ile sona ermesi durumunda, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge kabul edilmiştir. Dolayısı ile sayılarak Kurum is ve işlemlerinde mahkeme ilamı vasfında kabul edilerek işlem yapılacaktır.
Arabuluculuk sürecinin anlaşma ile sona ermesi halinde, taraflar ve arabulucunun birlikte imzaladıkları ancak avukatların imzalarının bulunmadığı anlaşma belgesinin ise icra edilebilir ilam niteliğinde belge sayılması için bu nitelikteki belgenin ilam niteliğinde olduğuna dair mahkemeden şerh alınacak ve ilgili mahkeme şerhi ile belge ilam niteliği kazanacaktır.
Bu sebeple Arabuluculuk faaliyeti sonunda tanzim edilen ve ilam niteliğinde bulunan anlaşma belgesi uyarınca sigortalıya ödenen ve prime tabi olması gereken ödemelerin MUH/SGK belgesi ile SGK’na bildirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan ödemelerin prime dahil olduğu halde Kuruma bildirilmemesi halinde Kurumun re’sen işlem yapacağı, doğacak primler ve bunlara ilişkin idari para cezalarının uygulanacağı ve istihdam teşviklerinin geri istenebileceği göz ardı edilmemelidir.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda tanzim edilen ve ilam niteliğinde bulunan anlaşma belgesi uyarınca sigortalı için verilmesi gereken asıl veya ek nitelikteki MUH/SGK belgelerinin arabuluculuk anlaşma belgesinin ilam niteliğini kazandığı tarihi, takip eden ayın 26’sına kadar, Kuruma e-beyanname kanalıyla gönderilmesi veya kâğıt ortamında verilmesi ve tahakkuk edecek sigorta primlerinin aynı ayın sonuna kadar ödenmesi halinde işlemler yasal süresi içinde yapılmış kabul edilir.A
Vergi Kanunları Çerçevesinde Değerlendirme
193 sayılı Gelir vergisi kanunu 40/3 maddesi hükmüne göre ; işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkündür.
Ancak, işle ilgili olarak ödenen tazminatlar sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi kurumların ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından kaynaklanması halinde gider olarak dikkate alınamayacaktır
6325 Sayılı kanunun “Tarafların anlaşılması “ başlıklı 18.maddesine göre anlaşma belgesi tarafların avukatlarının huzurunda birlikte imzalanması veya icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilerek imzalanması koşulunda ilam niteliğinde belge sayılmaktadır.
Yukarıdaki koşulların oluşmadığı durumlarda tazminatlar gider olarak yazılmamalıdır.
213 sayılı Vergi usul kanunu 322. Maddesi Değersiz alacakları şöyle tanımlamaktadır.
“Kazaî bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar bu mahiyete girdikleri tarihten itibaren tasarruf değerlerini kaybederek, mukayyet değerleri üzerinden zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise, bu madde hükmüne giren değersiz alacakları gider kaydetmek suretiyle yok ederler
Gelir İdaresi Başkanlığının 02.11.2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.29/2978-322-68-102537 sayılı özelgesi içeriğinde kanaat verici vesikalara örnek olarak sayılan belgelerden bazıları şu şekildedir:
– Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
– Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
– Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar. (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)
Bu konuda henüz emsal bir olay yaşanmamakla birlikte Arabuluculuk anlaşması Kazaî bir hüküm veya kanaat verici bir vesika olarak değerlendirileceği görüşündeyiz. Değersiz hale gelen alacağın yıllar boyu süren hukuki süreç sonu beklenmeden tarafların avukatlarıyla yapılacak uzlaşma sonucu tahsilinden vazgeçilen kısmı gider yazılabilmelidir.
6325 sayılı Damga vergisi Kanunu 18/3. maddesinde yapılan düzenlemeye göre arabuluculuk sonucu ulaşılan anlaşma belgesi taraflarca icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanılmak istenirse, damga vergisi maktu olarak alınacaktır. Kanun gerekçesinde arabuluculuğun özendirilmesi şeklinde açıklanan bu uygulama ile icra edilebilirlik şerhi olan arabuluculuk belgelerinde herhangi bir damga vergisi söz konusu olmazken icra edilebilirlik şerhi olmayan anlaşma belgelerinde maktu damga vergisi hesaplanacaktır. Yüksek damga vergisine tabi işlemlerde bu yöntem kolaylık ve avantaj sağlayacaktır.
Sonuç olarak; Arabuluculuk müessesesinin İşlemlerinize uyarlanması ve kullanımı konusunda detaylı çalışma ve hazırlıkların yapılması oluşabilecek koşullarda işletme yararına kullanılması sağlanmalıdır.